Eğitim Krizinde Ailelerin Rolü: Çocuklar Neden Okuldan Soğuyor?
Gündem

Eğitim Krizinde Ailelerin Rolü: Çocuklar Neden Okuldan Soğuyor?


03 June 20255 dk okuma30 görüntülenmeSon güncelleme: 30 June 2025

Günümüzde öğrencilerin eğitimden uzaklaşması giderek artan bir sorun haline gelmektedir. Bu durum, bireysel, yapısal ve toplumsal boyutları olan ciddi bir krizi işaret etmektedir. Eğitimden kopuş; okul terkleri, devamsızlıklar, akademik başarısızlıklar, motivasyon kaybı ve geleceğe dair umutsuzluk gibi şekillerde kendini göstermektedir. Bu durum, sadece çocukların değil, toplumun genel yapısının sarsılmasına da yol açmaktadır. Çünkü eğitim, bir toplumun kendini yeniden üretme, toplumsal eşitliği sağlama ve geleceğini inşa etme aracıdır. Eğitimden kopuş, aynı zamanda sosyal dışlanma, yoksulluk ve suçla iç içe geçmiş bir döngünün de tetikleyicisi olabilmektedir. Peki, bu toplumsal krizde ailelerin rolü nedir? Bu yazıda, eğitimden uzaklaşma sorununa ailelerin penceresinden bakacağız.

Eğitimde Ailenin Önemi

Birçok aile, eğitimi yalnızca çocuğun bireysel bir görevi olarak görmektedir. "Okula gitmek senin işin" ya da "Ben zamanında okusaydım şimdi bu durumda olmazdım" gibi ifadelerle çocuklar, tek başına sorumlu tutulmakta ve aile, sürecin dışında kalmaktadır. Oysa çocuk, bireysel değil toplumsal bir varlıktır ve öğrenme süreci ailede başlamaktadır. Anne babaların eğitime dair yaklaşımı, çocukların öğrenmeye dair tutumlarını doğrudan etkilemektedir. Eğitimi değersizleştiren, öğretmeni küçümseyen ya da sadece sınav başarısına odaklanan aile tutumları, çocuklarda öğrenme isteğini öldürebilmektedir. Aileler bazen çocuklarını tamamen ihmal ederken, bazen de aşırı baskı ve denetimle eğitime yön vermeye çalışmaktadır. Ne ilgisizlik ne de aşırı kontrol sağlıklı sonuçlar doğurmaktadır.

Aile içindeki şiddet, ilgisizlik, aşırı beklenti, çatışmalı ilişkiler ve ekonomik sıkıntılar çocukların okula olan ilgisini azaltmakta, onları ya içine kapanmaya ya da okuldan tamamen uzaklaşmaya yöneltmektedir. Toplum olarak sıklıkla öğretmenleri ve okulları eleştirirken, evde sağlıklı bir eğitim iklimi oluşturmak için yeterince çaba harcamıyoruz. Oysa eğitimin başarısı, aile-okul-çocuk üçgenindeki uyuma bağlıdır. Aileler sadece maddi destek sunmakla değil, çocuğun duygusal ve zihinsel gelişimini desteklemekle de sorumludur. Kitap okunmayan, tartışılmayan, soruların küçümsendiği, çocuğun görüşlerinin dikkate alınmadığı bir ev ortamında eğitime karşı ilgi ve merak gelişemez.

Ailenin Eğitim Sürecine Katkısı Nasıl Olmalı?

Bu krizi aşmak için öncelikle ailelerin eğitime dair bakış açılarını değiştirmesi gerekmektedir. İşte ailelerin yapabilecekleri:

  • Aileler, çocuklarının sadece akademik başarısını değil, gelişim süreçlerini de takip etmeli.
  • Aile içi iletişim güçlendirilmeli. Çocuk dinlenmeli, anlaşılmalı, sorgulayan bir birey olarak desteklenmeli.
  • Okul-aile işbirliği aktif hale getirilmeli. Aileler, öğretmenlerle düzenli temas kurmalı, çocuğun okul yaşamına katılmalı.
  • Ailelere yönelik rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalı, özellikle dezavantajlı bölgelerde anne-baba eğitimi desteklenmeli.
  • Devlet politikaları, eğitimi sadece bireyin değil, toplumun ortak değeri olarak ele almalı ve ailelerin bu sürece katılımını teşvik etmeli.

Sonuç

Eğitimden uzaklaşma, bireysel bir sorun değil, toplumsal bir yaradır. Bu yarayı sadece öğretmenlerle ya da öğrencilerle tedavi etmek mümkün değildir. Aileler, bu sürecin merkezinde yer almalı; çocuklarına sadece "başarılı ol" değil, "öğrenmek güzeldir, birlikte keşfedelim" diyebilmelidir. Toplum, çocuklarını ihmal ettikçe, kendi geleceğini de karanlığa itmiş olur.