
Faşistler Neden Toplumsal Cinsiyetten Korkar? Şok Gerekçeler!
"Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?" sorusu, günümüzde otokrasiyi savunanların, faşistlerin ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek isteyenlerin en büyük korkularından birini yansıtıyor. Macaristan, İtalya, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin yöneticileri, bu korkuyu en derinden hissedenler arasında yer alıyor. Metis Yayınları tarafından yayımlanan aynı adlı kitap, anti feminist hareketin yükselişini ve faşizmle olan iş birliğini gözler önüne seriyor. Kitapta yer alan "Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi ve Yıkım Korkusu" başlığı, faşistlerin toplumsal cinsiyetten duyduğu korkunun temel nedenlerini açıklıyor: Faşistler toplumsal cinsiyetten korkar!
Tuğba ve Pınar İçin Adalet Çağrısı
Bu hafta, iki önemli dava kamuoyunun dikkatini çekiyor: Tuğba Yavaş ve Pınar Bulunmaz davaları. Her iki davada da kadınların şüpheli ölümleri ve adalet arayışları ön planda. Tuğba Yavaş, Çanakkale'de evinin balkonundan düşerek hayatını kaybederken, eşi baş şüpheli olarak yargılanıyor. Ancak dava sürecindeki belirsizlikler ve tutuksuz yargılama kararı, adaletin sağlanması önünde engel teşkil ediyor. Benzer şekilde, Urfa'da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Pınar Bulunmaz'ın davasında da baş şüpheli tutuklanmadı ve ailenin dava nakli talebi reddedildi. Her iki ailenin de ortak isteği, gerçeğin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması.
Bu davalar, Türkiye'deki kadınların karşılaştığı adaletsizlikleri ve yargı süreçlerindeki sorunları bir kez daha gözler önüne seriyor. Kadın örgütleri ve kamuoyu, Tuğba ve Pınar için adalet çağrısında bulunarak, davaların takipçisi olacaklarını belirtiyor. 30 Haziran'da Çanakkale Adliyesi önünde ve 4 Temmuz'da Urfa'da adalet nöbeti tutulacak.
Toplumsal Cinsiyetten Kim Korkmaz?
Judith Butler'ın "Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?" kitabında ortaya koyduğu temel tezler ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2025 tarihli genelgesi arasında ideolojik paralellikler bulunuyor. Butler'a göre, toplumsal cinsiyet sadece bireysel kimliklerle ilgili bir konu değil, aynı zamanda devletlerin örgütlenmesi, gücün dağılımı ve itaat sistemleriyle de yakından ilişkili. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliği, otoriter rejimler için bir tehdit olarak algılanıyor.
Bakanlığın genelgesinde, LGBTİ+ hakları, toplumsal cinsiyet kimliği, cinsel yönelim çeşitliliği ve kapsamlı cinsellik eğitimi "aileye zarar veren unsurlar" olarak yaftalanıyor. Oysa bu kavramlar, uluslararası kurumlar tarafından birey haklarının vazgeçilmez temelleri olarak kabul ediliyor. Butler'ın dediği gibi, toplumsal cinsiyetin kendisi bir yıkımın nedeni olarak tanımlandığında, onu yok etmek için sansür, kapatma ve kriminalleştirme süreci başlar. Türkiye'de yaşanan da tam olarak budur!
Peki, kim korkmaz toplumsal cinsiyetten? Sokaklarda, kampüslerde, mahkeme önlerinde, yazı masalarında, örgüt toplantılarında ve evlerin mutfağında "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz" diyenler, hayatı eşitlik içinde kurmak isteyenler, korkunun değil dayanışmanın dilini büyütenler, toplumsal cinsiyetten korkmayanlardır.
Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet mücadelesi, faşizme karşı verilen bir mücadeledir. Bu mücadele, eşitlik, özgürlük ve adalet için verilen bir mücadeledir. Tuğba ve Pınar'ın adalet arayışı, bu mücadelenin bir parçasıdır. Unutmayalım ki, susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz! Toplumsal cinsiyet mücadelesinin yükseldiği, özgür yeni bir hafta dileğiyle.