Başarı Putunu Yık: Gerçek Değer Nerede Saklı?
Gündem

Başarı Putunu Yık: Gerçek Değer Nerede Saklı?


05 July 20255 dk okuma7 görüntülenmeSon güncelleme: 07 July 2025

Günümüz dünyasında kameralar sürekli kazananlara çevrili, alkışlar en hızlı ve en başarılı olanlara gidiyor. Başarı, azmin, disiplinin ve sabrın bir meyvesi olarak görülüyor. Ancak başarı, insanın tek değeriymiş gibi kutsandığında, diğer her şey ve herkes gölgede kalıyor. Peki, gerçek değer nerede saklı?

Başarı Baskısı ve İnsanlık

Sadece dereceye giren çocuğun alkışlanıp sevildiği, yalnızca en çok satış yapan çalışanın takdir edildiği bir dünyada, insanın değeri ölçülebilir başarıların dar kalıplarına hapsedilmiş gibi hissediliyor. Oysa insan sadece başardığında değil; denediğinde, düştüğünde, dizleri sızlaya sızlaya yeniden ayağa kalktığında, vazgeçmediğinde de anlam kazanır.

Sosyal medyanın parıltılı vitrinleri, görünmez bir başarı mabedine her gün yeni adaklar sunuyor. Herkes görünür olmak, parlamak ve bir ödül listesinde yer almak istiyor. Ancak hayat sadece düz çizgilerden ibaret değildir. Bazen bir yolculuk, varmakla değil yolda kalmakla öğretir. Tıpkı bir dağcının zirveden önceki her kampında keşfettiği içsel güç gibi. Bazen kazanmak değil, kaybetmeyi kabullenmek ve ondan ders çıkarmak olgunlaştırır insanı.

Kintsugi Sanatı ve İnsan

Japon sanatı Kintsugi'de kırılan çömlek parçaları altınla tamir edilir ve bu onarımlar, nesneye eşsiz bir güzellik kazandırır. İnsan da öyledir; yaşadığı kırılmalarla ve o kırıklardan sonra onardığı yönleriyle biricikleşir. Unutulmamalıdır ki, hayatta her şey zıddıyla var olur. Gecesiz gündüz olmaz, kışsız bahar gelmez, yenilgisiz zaferin kıymeti bilinmez.

Mevlânâ'nın özünde yatan ders şudur: Karanlığa sövmek yerine, kalk bir mum yak. Başarısızlığı lanetlemek yerine, onun içindeki öğrenme kıvılcımını gör. Okullarda, iş dünyasında ve hatta kendi içimizde hâkim olan skor kültürü, denemeye cesaret eden ruhları köreltiyor.

Gerçek Başarı Nerede Gizli?

Yirmi yılı aşkın süre okul müdürlüğü yapan bir eğitimci olarak, öğretmen arkadaşlarıma ve öğrencilere hep şunu söylerdim: "Esas olan, bir yarışmaya katılma cesaretini gösterebilmektir. Sonucun kaçıncı sırada bittiği değil, o yola çıkma iradesidir kıymetli olan. Çünkü alkışı hak eden, sadece kazananlar değil; denemekten korkmayanlardır." Katılmak, denemek, çabalamak. İşte gerçek başarı burada gizlidir. Çünkü sonuçlar gelir geçer, ama gösterilen cesaret, ömür boyu iz bırakır.

Bazı çocuklar sonuçlardan değil, cesaret ettikleri için; bazı öğretmenler derece almadıkları projelerden değil, emek verdikleri için büyür. Bu büyüme, bazen ölçülemez ama etkisi bir ömür sürer. Bir öğretmenin, sınav kâğıdındaki yanlışları sadece işaretlemek yerine "Bunlar, henüz öğrenme yolculuğunda olduğumuzun göstergesi. Şimdi birlikte doğruya nasıl ulaşacağımıza bakalım" demesi, kaç genç ruha ilham kaynağı olur?

En büyük ilerlemeler, en kalıcı dönüşümler çoğu zaman tekrar tekrar denemekten, düşüp yeniden kalkmaktan gelir. Tıpkı basketbol efsanesi Michael Jordan'ın itiraf ettiği gibi: "Hayatımda defalarca başarısız oldum. İşte bu yüzden başarılı oldum." Thomas Edison'ın ampulü icadı da buna tanıklık eder: "Başarısız olmadım. Sadece işe yaramayan bin yöntem buldum."

  • Kusursuz görünen bir romanın ardında binlerce kez silinmiş, yeniden yazılmış sayfalar yatar.
  • Hemingway'in dediği gibi: "Bütün ilk taslaklar çöptür."
  • O parlak sonucun arkasında, cesaretle yeniden yazılan cümlelerin, sabırla taşınan hayal kırıklıklarının görünmez dağı vardır.

Nietzsche "Ecce Homo"da şöyle yazar: "Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir." Gerçek gelişim yalnızca zirvede değil, düşüşte de gerçekleşir. Hatalar eksiklik değil, en kadim öğretmendir. Ve bazen insan, en çok da kaybettiği yerde kendisiyle tanışır.

Antik Çinli bilge Konfüçyüs'ün şu çağrısı hâlâ kulak verilesidir: "Yedi kez düşsen de, sekizinci kez ayağa kalk." İslam inancı da bu hakikati kuşatır. Sabır ve şükür, birbirini tamamlayan iki temel erdemdir. Başarıda şükür, zorlukta sabır esastır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” (Ra’d Suresi, 11. Ayet) Bu ayet, değişimin önce içte başladığının işaretidir.

Artık sadece kazananlara değil, kaybedip yeniden yürüyenlere de yer açmalıyız. Tıpkı bir maratonda, bitiş çizgisine ilk varanlar kadar, son ana kadar terini ve azmini döken her koşucuyu yürekten alkışlayan seyirciler gibi. Hatalarını saklamadan anlatanlara, defalarca denediği hâlde hâlâ yolda olanlara da bir alkış borcumuz var. Çünkü insan sadece kazandığı kadar değil, düştüğünde nasıl kalktığıyla da insandır. Belki de gerçek başarı, o görünmez dağlarda sessizce yürüyenlerin kıymetini fark etmekte yatar.

Başarısızlıklarınızın sizi kırdığı anlar oldu mu? Düşüp de kalkarken öğrendiğiniz dersler nelerdir? Yeniden denediğinizde, içinizde filizlenen o sessiz cesareti hatırlıyor musunuz?