
Filistin'in Dijital Direnişi: Sömürgeciliğe Karşı Yenilikçi Yollar!
İsrail'in Filistin topraklarındaki yerleşimci sömürgecilik rejimi, sadece insanları, sınırları ve kaynakları değil, aynı zamanda iletişimi, bilgiyi ve dijital altyapıyı da kontrol altında tutmaya çalışıyor. Ancak Filistin halkı, bu dijital sömürgeciliğe karşı çeşitli direniş biçimleri geliştiriyor. Bu direniş, internet kesintilerine karşı geliştirilen alternatif erişim yöntemlerinden, gözetim teknolojilerini bertaraf etme çabalarına ve özgür Filistin anlatısını kurma mücadelesine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu yazıda, Filistin'deki dijital sömürgeciliğe karşı geliştirilen bu farklı direniş biçimlerine odaklanacağız.
Dijital Ablukaya Karşı Alternatif Erişim Mücadeleleri
Filistin'de dijital sömürgeciliğe karşı mücadele, donanım ve iletişim altyapısı söz konusu olduğunda en çetin halini alıyor. İsrail, Filistin topraklarındaki telekomünikasyon ve internet ağlarını sıkı bir şekilde denetimi altında tutuyor. Oslo Anlaşmaları ile bazı yetkiler kısmen Filistin Yönetimi'ne devredilmiş olsa da İsrail, altyapının kritik unsurları üzerindeki denetimini hiçbir zaman bırakmadı. Bu durum, Filistin'de bağımsız bir dijital ağın gelişmesini engellediği gibi, İsrail'e kitlesel gözetim uygulamalarını sürdürme ve Filistinlilerin dijital haklarını kısıtlama olanağı sağlıyor.
Gazze'de, İsrail iletişim altyapısını hem teknik hem de siyasal yollarla denetliyor ve bu altyapı, aynı zamanda saldırıların doğrudan hedefi haline geliyor. Ekim 2023'te başlayan saldırı süreciyle birlikte bu müdahaleler daha da yoğunlaştı: Elektrik santralleri, baz istasyonları, fiber hatlar ve medya merkezleri sistemli bir şekilde vuruldu. Tüm bu yıkıma rağmen, Gazze'de yaşayanlar uzun süredir iletişim üzerindeki bu ablukayı aşmak için yeni yöntemler geliştiriyor. eSIM bağış kampanyaları, taşınabilir hotspot cihazları, telsiz sistemleri ve komşu ülkelerden yakalanan mobil sinyallerle yeniden bağlantı kurulmaya çalışılıyor.
Batı Şeria'da ise internet altyapısı Gazze kadar fiziksel olarak tahrip edilmemiş olsa da, dijital hareket alanı ağır biçimde kısıtlanmış durumda. İsrail, telekomünikasyon ağının tüm kritik bileşenlerini doğrudan denetimi altında tutuyor. Bu yapısal bağımlılık, Filistinli operatörlerin kendi ağlarını geliştirmesini engellediği gibi, kullanıcıları da sansürü aşmak ve bağlantıda kalmak için alternatif yollar aramaya zorluyor.
- İsrail operatörlerine ait SIM kartların kullanımı
- Ürdün şebekesinin sinyal taşmasından yararlanarak alternatif bağlantılar kurma
- Radyo ve internet radyosu gibi alternatif iletişim araçlarını aktif biçimde kullanma
Gözetim Teknolojilerini Bertaraf Etmek
İşgal altındaki Filistin'de gözetim, gündelik hayatın her alanına sızmış bir denetim biçimi anlamına geliyor. İnsanlar, sürekli kayıt altında olduklarını bildikleri için sokakta sosyalleşmekten ya da kameraların gözetiminde protesto etmekten çekinir hale geliyorlar. Filistinliler, bu yaygın gözetimi boşa çıkarmak için hem teknik hem de yaratıcı yöntemler geliştiriyor.
- Yüz tanıma sistemlerini yanıltmak amacıyla maskeler, kefiyeler ve ışık yansıtıcı gözlükler kullanmak
- Kameraların kör noktalarını sprey boyayla veya lazer işaretçilerle geçici olarak kapatmak
- Dijital mahremiyet araçlarına yönelmek
- Karşı-haritalama pratikleri geliştirerek gözetim sistemlerini tersine çevirmeye çalışmak
Ayrıca, uluslararası düzeyde de bu gözetim teknolojilerini sağlayan şirketlerden hesap sorma çabaları artıyor. Çin menşeli Hikvision ve Hollanda merkezli TKH Security gibi firmalar, Doğu Kudüs ve El Halil'deki yüz tanıma destekli gözetim ağlarının altyapısında yer alıyor.
Özgür Filistin Anlatısını Kurmak
Özgür Filistin anlatısını kurma mücadelesi, dijital sömürgeciliğe karşı geliştirilen en önemli direniş biçimlerinden birini temsil ediyor. Filistinliler, bir yandan iletişim altyapısının sistemli biçimde yok edilmesine, diğer yandan gözetim teknolojileriyle kuşatılmalarına rağmen kendi ağlarını, kendi kelimelerini ve kendi hakikat rejimlerini inşa ediyorlar. Bu çabanın özü, yalnızca "bağlı kalmak" değil; aynı zamanda kimin, neyi, nasıl anlatacağına dair bir mücadele yürütmek.
Sosyal medyada mücadele vermek, Filistin'in dijital varlığının sistematik biçimde bastırılmasına karşı önemli bir direniş alanı. Meta, X (eski Twitter),TikTok ve YouTube gibi platformlar, Filistinli kullanıcıların içeriklerini sıklıkla "şiddet içerikli" veya "terörist faaliyet" bağlantılı olarak işaretleyip kaldırıyor, görünürlüklerini azaltıyor ya da hesaplarını kapatıyor. Bu koşullar altında Filistinli kullanıcılar, sosyal medyada "var olabilmek" için hem teknik hem kültürel stratejiler geliştiriyor. Algoritmik sansürü aşmak için yaratıcı "algospeak" biçimleri kullanılıyor, Arapça ve İngilizce bilinçli biçimde karıştırılıyor, noktalama işaretleri kaldırılıyor ya da kelimeler bozularak yazılıyor.
Ayrıca, delil merkezli karşı-anlatı, Filistinlilerin anlatı mücadelesinde önemli bir rol oynuyor. Araştırmacı gazetecilik ve dijital adli analiz yöntemleriyle İsrail'in ihlalleri belgeleniyor, yapay zeka destekli sistemlerin hedefleme süreçlerinde otomatikleştirilmiş ölüm kararları verdiği ortaya çıkarılıyor.
Görsellik de Filistin anlatısında giderek daha merkezi bir rol oynuyor. Haritalar, infografikler, dijital arşivler ve oyunlar, işgalin karmaşık yapısını sade biçimlerde aktararak hem belge üretiminin hem de politik iletişimin araçlarına dönüşüyor.
Filistin halkının dijital sömürgeciliğe karşı verdiği bu mücadele, sadece bir direniş değil, aynı zamanda bir umut ve yaratıcılık öyküsüdür. Bu mücadele, dünyaya, baskıya karşı nasıl direnilir ve özgürlük için nasıl mücadele edilir konusunda önemli dersler vermektedir.









